28 Şubat 2013 Perşembe

Rubile dönüş.



Herkesin bir aşkı var,
Benim aşkım sensin.

Sana geldim,
Geceleri aşabilmek için kalbimi susturduğum zamanlardan
Günleri geçebilmek için gözlerimi kapatıp, seni hayal ettiğim zamanlardan.


Senden beklediğimi sanma aşkı,
Ben kendi ellerimle kurarım her şeyi.
Ben usanmadan bunu yaparım bilirsin!
Kendi totemini seçecek kadar kendime düşkünüm.
Severim kendi acımı, özlemimi, düşümü.
Sen bunları bilmeden;
Öyle öfkeli, öyle içkin bir evren yarattın ki bana
Şimdi bana sorma, neyin var diye…
Nereden başlayacağımı bilmiyorum inan ki,
Dünya uzun bir hikâye, toz ve gaz bulutundan geliyor.
Kaos her şeye içkin.

Ben o kaosun çocuğuyum biraz, kim değil ki aslında!

Rubil,
Sesler ve rüzgar dolduruyor şuan gri gökyüzünü
Sen salınıp duruyorsun sessizce
Ben bunun ne içinde duruyorum, ne dışında…


Uykusundan uyanan bir kız çocuğu var her sabah.
Sesiyle, yeniden kalbim hareket kazanıyor.
Her sabah yeni bir neden sunuyor bana, yaşamak hakkında
Bunu bilmiyor aslında.

Mine vardı, anlattım sana.
Acaba durmakta mıdır o cengin ortasında
O durabiliyorsa
Kaosun sürdüğünü söyleyebilirim sana.

Sürmektedir gün, yeniden üretmek için hayatı
Ben çekilebilirim bir kenara
Çekilebilirim haritasız bir deniz fenerine
Durmadan anlamsız ışıklar çakarım denize geceleri
Gemisiz bir deniz kıyısında dilsiz işaretler çakarım evrene.

Tuhaf zamanlar hakkında okuyorum, rubil…
Her şeyin en olağan göründüğü zamanların,
Her şeyin olağan akışında göründüğü şeylerin,
Kaosun kapısında durduğumuz anı işaretlediğini biliyorum.
Fırtınası hiç bitmeyen bir deniz bu!
Benim varlığım öyle küçük, öyle zayıf ki.
Hayatta geçtiğim bütün yolları işaretlesem harita da,
İşaretlesem seninle karşılaştığımız boylamı,
Sonra geri dönmek istesem aynı yollardan,
Bir bir tarih olduğunu görürüm, dönüşün imkanı bitmiştir.
Dönmek seni özlemekten değil
Ben seni özleyemeyecek kadar yakınındayken yitirdim
Kendimi yitirdim…

                          
Rubil,
Sen evrende dolaşan bir gemideydin
Ben kıyısız bir denizde deniz feneri
Olmayacak biliyorum,
Haritası yok yolculuğunun
Kaos içinde her şey.
Her şey toz ve gaz bulutu içindedir.

28 şubat….tekirdağ

20 Şubat 2013 Çarşamba

bahçe...

arka bahçede büyüyor ayrılık
sabırla sakladığı tohumunu koruyarak kıştan
topraktan çıkıyor geceleri
sen baktığında görmüyorsun
usulca, sessizce tutunuyor toprağa
çapalamayı unuttuğun en dip köşede.

2 Şubat 2013 Cumartesi

müren....

küçük bir parça sen kopartıyorsun etimden,
küçük bir parça ben kopartıyorum etinden,
karanlıkta beslenen derin suların müren balığı

okşayarak kanatıyoruz birbirimizi
öpüşerek giriyoruz karanlığa
cinayet sevişmenin ardından geliyor.



pencereden görünen gün


ağacın dallarına,
ağacın gövdesine,
işleyen kış güneşi
gelip karşı duvarda ağaç çiziyor
ağaç soyunmuş kışa
güneş çıplaklığını kışkırtıyor dalların
ağaç ve güneş
sarmaş dolaş, aşk ile meşk halinde duvarda gölge oyunu oynuyorlar...