17 Mayıs 2012 Perşembe

33...


bir otuzüçlüğün bağrından çıkan ses
sen olmadan akan nehir gibi şimdi
dönüp duruyor, dönüp duruyor
bana gitmelerini hatırlatarak
akıyor gecenin karanlığına doğru.
kara ve sessiz bir gece de geçiyorum içinden
 
gitmek, bilmeden gitmek
kara bir plağın bağrından akıp duruyorum

yanlızlık zamanı...


adamı darmadağın eden öfke ile
geceyi seke seke sokaklara 
dağıtıyorum...
kasıklarımda durup durmakta olan
erkekliğin ölümünü
küfürlere ekleyerek
soysuz bir yanlızlığı
sana adıyorum...
sen uğursuz bir yokluksun...

kül...



sen sabahları gel
ben uyanıp sigaramı yaktığımda

kasım...


sen bir iç kanamasın bende
ciğerlerime kan dolarken
sigarayı hırsla çekiyorum içime...
kanıyorum oysa, sen farkında değilsin..
bir sızıyla yaşıyorum, adını koyamadan...
kasım diyorum
yapraklar falan dökülüyor gibi
içimde kırık dökük bir sızı büyüyor
kanıyorum aslında....

hiçbir doktor raporunda yer almayacak bir iç kanama halinde şimdi...

uyku....



iyi geceler 
gece yarılarında hatırladığım kadın
kaybolmuş zamanların gecelerinde 
kokusunu içime çektiğim kadınım

bir yatağa sığdırılmış geceler bitti...
iyi geceler...
yıldızlar falan, kışlar falan
yarım bırakılmış şarap kadehleri
bitirilmemiş sevişmelerin esrarı
arzusu, tutkusu, sevinci
iyi geceler...

şimdi herkes kendi uykusunun sahibi
ayrı yatakların,ayrı odaların....
yine de iyi geceler sana....

11 Mayıs 2012 Cuma

çözülme...


gecenin yorgun elleri saçlarını tarıyor
karanlık şarkılar geliyor ardı ardına
uyku kentin yabanıl sokaklarında bir evsiz 
bütün kapılar kilit üstüne kilitle kapatılmış
sen bitimsiz bir acıyla kanayan o derin yaranı yalamaktasın şimdi...

derenin sesi...

‎....

sana akan sularda yıkanmış taşlar getireceğim kızım
derelerin kıyılarında dizili olanlardan...
beş taş öğreneceğiz seninle
sen gözlerini yumunca saklanmış olacaksın
bütün duvarları kırmızıya boyayacağız durmadan
ben baba olmayı senden öğreneceğim
öğrenemediysem de yokluğunu
varlığını taşıyacağım daima kalbimde...

ruhun çölü


ölü atlar mezarlığında kayıp bir süvari duruyor.
ardında bıraktığı savaşların ölü atlarına mezarlar kazıyor,
süvari kaybettiği atlara ağlıyor, 
o doru atlara, o siyah atlara, o yeleli atlara...
bu mezarlıktan başka gidecek yeri olmayan süvari
o atlardan başka dostu olmayan süvari
savaşların öldürmediği bedenini taşıyor şimdi...

10 Mayıs 2012 Perşembe

insidon....

"dağınıktı saçlarım, kestim, yudum yıkadım
dağınıktı aklım, unutulmuş kuytularda uyuyordum..."


insidon....


ruhun kara sesiyle uyandığım geceler
sabahların ıssızlığında sigaranın yanarken çıkardığı ses
yabanıl bir öfkenin parlattığı gözler
sensin insidon


dağınıktı hayatım, bir cinnette yıkadım, yatırdım bir musalla taşına
yunmuş ve yıkanmış olandan geriye ne kaldı
boşlukta bir acı kaldı...